Hayatın Anlamı

ozgurluk

Hayatın anlamı; bana göre özgür olmak! Tabii ki başkalarının özgürlüklerini kısıtlamayacak bir şekilde. Bir yay burcundan başka nasıl bir cümle bekleyebilirsiniz ki zaten.

Aslında hayatın anlamını birkaç yıl önce oğlum 1 yaşına bastığında 16. Yaş gününe özel ona bir mektup yazarak açıklamıştım. Tabi şu an o mektubu size okutamam bir 13 yıl daha beklemeniz gerekecek ama belki mektuptan bir kesit alıntı yapabilirim.

Önce mutlu ol ve mutlu olmayı öğren bazen mutluluk içtiğin kahvenin aromasında, bazen ise bir yudum birada

bazen ise yediğin yemekte… Küçük şeylerde mutluluktur hatta çok büyük mutluluklardır, bu mutlulukların kıymetini elinden alınmadan bilemezsin..

Özgürlüğün… Özgürlük herşeydir. Aldığın ve alacağın kararların özgürlüğünü kısıtlamasına izin verme…

Kendi özgürlüğün içinde başkalarının özgürlüğüne engel olma…

Her hikâyenin bir kahramanı vardır ve hikâyenin kahramanının kaleminden okuduğunda o hikâyeyi yani hikâyenin kahramanını haklı görürsün.

Bir de diğerinin kaleminden okumak gerekir o hikâyeyi işte o zaman ancak karar verirsin kimin haklı olduğuna.

Bunu da aslında Dostoyevski’nin ezilenler kitabında yer alan bir cümle ile çok rahat açıklayabiliriz.

 “… Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp, yemesi sizi mutlu ederdi…”

“Aynı hikâyeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı…”

Yani başlangıç noktasını farklı seçersen, aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu hangi hikâyeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.

Kimisi de haklı olmak yerine yalanlarla mutlu olmaya çalışır fakat ne yazık ki ben bu hikâyede mutlu olmak yerine haklı olmayı seçenlerdenim.

Fakat kimin haklı olduğu için savaşmak yerine beraber ortak bir payda bulunabilseydi o zaman sanırım benim hikayemde bambaşka olurdu. Ama bu tabii ki tek taraflı yapılacak bir durum değil!

Eğer bu hayatta yazacak çok fazla kelimeniz var ise ya hayatı dolu dolu yaşamışsınızdır veya hayat size bir bedel ödetmiştir. Çünkü en iyi yazılar en çok bedel ödeyen yazarlardan çıkar. Sanırım bende her ikisinden de biraz var.

Bu arada kimse yanlış anlamasın hayatın anlamı özgürlük dediysem. Özgürlük yalnız olmak değil aksine doğru kişi hayattan daha fazla zevk almanızı sağlar, belki zirveye ulaşmanızı ama eğer yanlış kişiyse de sizi her seferinde aşağı çeker…

Hatta size bunu komik bir hikâye ile bir alıntı yaparak anlatabilirim.

Bir gece Obama ve eşi Michelle, rutin hayatları dışında bir şey yapmak istedi ve çok lüks olmayan bir restorana akşam yemeği için gitmeye karar verdi.

Başkan ve eşi otururken restoranın sahibi geldi ve başkanın koruması olan gizli servise “First Lady ile özel olarak konuşabilir miyim?” diye sordu.

Onlar da mecbur kaldılar ve Michelle restoranın sahibi ile bir görüşme yaptı.

Bu konuşmanın ardından Başkan Obama, “Neden seninle konuşmak için bu kadar ilgilendi?” diye Michelle ‘e sordu.

Michelle de onun gençlik yıllarında kendisine deli gibi aşık olduğunu belirtti.

Başkan Obama sonrasında “Yani, eğer onunla evlenmiş olsaydın şimdi bu güzel restoranın sahibi olurdun.” dedi.

Michelle cevapladı: ” Hayır. Eğer onunla evli olsaydım, Amerika’nın şu anki başkanı o olurdu.”

Komik bir hikâye değil mi? Kısacası doğru kişi sizin gerçek potansiyelinizi çıkarabilir veya doğru kişi değilse siz onu hayatınızdan çıkartarak gerçek potansiyelinize ulaşabilirsiniz.

Kısacası hayatınızdaki kişi sizi rezil de eder vezirde. Gerçi yukarıda alıntı yaptığım bu komik hikâyede rezillik bir durum yok fakat benim hikayemde tam anlamıyla rezil oldum diyebilirim.

Tam 6 ay önce evim, iş yerim, 16 yıldır didinerek çalıştığım her şeyim, koleksiyonlarım, bilgisayarlarım, aile fotoğraflarım, ailemle çekildiğim videolar babamın bana 16-17 yıl önce aldığı saat kısaca her şeyim benden acımasızca çalındı. Bunlardan en önemlisi de tabii ki bu 6 ay içerisinde oğlumun da elimden alınması ve gösterilmemesiydi.

Hakkımda yüzlerce yalan söylendi, kıyafetlerim sokaklara atıldı, yüzlerce iftiraya uğradım ve bunu hak edecek ne yaptın derlerse… Evde oturup oğlumun söktüğü perdelerin kornişlerini diktim 🙂 Evet yanlış duymadınız, perde dikmek, temizlik yapmak ve çocuk bakmak ve sürekli çalışmak…

Aslında her şey güzel başlamıştı. İlk zamanlar her şey güzeldir, aynı yeni doğmuş bir bebek gibi fakat büyüdüğünde ise ilgi azalır veya yeni bir kıyafet aldığınızı düşünün sürekli aynı kıyafeti giyersiniz ama çok fazla giydiniz mi bir süre sonra sıkılırsınız ve yine ilgi azalır.

Aslında bu örnek içinde söylenecek güzel bir söz var her şey dozunda güzel.

Nerde kalmıştık evet 16 yıllık birikimim tüm hayatım boyunca bana ait olan anılar 13 yıllık çalışma hayatım neredeyse her şey çalındı benden zorla alındı. En önemlisi ise oğlum.

Sonra ne mi oldu kendimi alıştırmaya çalıştım ve şunu dedim kendime, ölümden başka her şeyin çaresi var. Bana bu sözü bir kardeşten farksız sevdiğim 6 Şubat Depreminde hayatını kaybeden Çağkan öğretmişti evet ölümden başka her şeyin çaresi var Alican!

Sevdiklerin halen yaşıyor oğlun sağ ve hayatta, annen, baban ve tüm sevdiğin insanlar şu an için yaşıyor bunun kıymetini bil ve hayatına devam et, kaybettiklerin geri getirilebilir ama ölümün çaresi ne yazık ki yok.

Hayatımda hiçbir zaman paranın hesabını yapmadım ve sevdiklerim için her zaman harcamışımdır hatta sonu gelmeyecek gibi. Hayatımda para ve güç birçok kez benden alındı ve birçok kez daha fazla şekilde geri geldi.

Çoğu zamanda param yokken bile hayatı lüks yaşadım şanslıydım yıllarca Deniz gören lüks bir evde komik bir kira ödemek. İyi şartlarda yaşamak, yüksek bir hayat standarttı ve hayatınıza girenlerin ise nedense ev deniz gördü mü hiçbir şeyden şikâyet etmemesi 🙂 Bu durum başıma son 17 yılda birkaç kez geldi, ne yalan söyleyim, deniz gören ev çok önemli 🙂

İnsanlar sevdikleri insanlar için para harcamaktan kaçınmaz, en cimrileri en pintileri bile, bu arada hiçbir zaman cimri olmadım ve olamam da beni tanıyanlarda bunu çok iyi bilir. Fakat sevdikleri kişiler onları suiistimal ederse, işte o zaman akan sular durur. Çünkü insanlar kullanıldıklarını anladıklarında buna sadece bir süre daha dayanabilirler ne kadar severlerse sevsinler.

Bir kişi size söz mü verdi? Fakat halen aynı davranışımı sergiliyor. Bu davranış sizi üzüyor mu? Bildiği halde bu şekilde olmaya devam mı ediyor. Evet insanları değiştirmek çok zor ve bence de kendi doğrularımızdan vaz geçmemeliyiz. Fakat bazı şeyler vardır tolere edilebilir. Amaç iki insanın bir olmasıysa eğer, bir bütün olması, bence sevgiden daha önemli olan saygı sürdüğü sürece sevgi ölmez ve saygının bittiği gün ise sevgi dayanamaz ve bir süre sonra nefrete dönüşür.

Yılarsın çünkü, bir düşünsene karşındaki seni adam yerine koymuyor ortak bir payda için konuşuyorsun çözüm üretemiyorsun ve bildiğini okuyor. Ne yaparsın lânet olsun der kendi kabuğuna çekilirsin diy mi? Bazen de susarsın günlerce aylarca konuşmazsın susmak aslında yapılan en büyük baş kaldırıştır, bitiştir karşındakinin bazen bir şeyleri anlamasını, sustuğunda anlayabileceğini düşünürsün ama kişi anlamamakta direniyorsa yapacak çare kalmaz.

Ama hiçbir zaman düşmanın olamaz o kişi senin, evet nefret edebilirsin, keşke tanımasaydım diyebilirsin ama karşındaki kişiye savaş açamazsın, yani medeni bir insansan yapamazsın, hele ki ortak bir paydan varsa. Hele ki canından çok sevdiğin bir şeyi paylaşıyorsan o kişi ile…

40 gün boyunca evden çıkamadığım durumlar oldu, bu süreçte oğlumu baktım, oğlumu sürekli baktığım için işlerim aksadı fakat hep tek başkaları bakmasın diye, sağ sola bırakmak yerine her seferinde onunla olmayı seçtim, gelirim düştü, müşteri kaybettim para kaybettim ama dedim ki bu süreçte oğlumu bir başkasının bakmasındansa daha az kazanmayı göze alırım. Bu süreç günlerce haftalarca evden çıkamama neden oldu. Dışarda bir kahve içtiğimde ise kendimi İspanya’da gibi hissediyordum o kadar çalınmıştı her şey benden… Birileri ise bir gün, 24 saat ben çocuk bakamam dedi. Bu söz bana çok koymuştu… Oysaki ben aralıksız 7 gün oğlumu baktığımı bilirim.

Oğlum için 2,5 yıl nefes alamadığım bir evde yaşamak zorunda kaldım. Mutsuzdum, çevremdekiler mutsuzluğumu görüyor ve üzülüyordu, sürekli yorgundum ve vücudumda farklı hastalıklar oluşuyordu. Kısaca mutsuzluğum bedenime yansıyordu…

Ama yine de bu kadar özveriye karşı bu şekilde bir son tabii ki de hak etmedim. Ben Türkiye’de bu duruma düşmesi gereken son kişiydim ne olursa olsun!

Şu an bir tarafımı oymaya çalışan bir avukatın bile yıllar önce kendisinin ve arkadaşlarının hakkını korudum ben bilmediğim bir kişinin bile, bir zamanlar sevdiğim bir kişi yanlış bir davranış göstermişti ve o gün kendisine çok kızarak şu sözleri dedim başkasının sana yapmasını istemediğin şeyi sen başkalarına yapma.

Sanırım yukarıdaki örneğe de en güzel cevap “iyilikten maraz doğar” demişler.

Peki ne mi oldu? Hayatımda hiç bu kadar özgür olmamıştım 🙂 36 yaşıma gelmeme rağmen 25 yaşındaki bir ergen gibi kendimi her şeyi başarabilecek biri olarak yeniden görmeye başladım. İçimde çok büyük umutlar var.

Evet her şeyi kaybettim biliyorum. Ama beni çok seven bir oğlum var. Ve oğlum her ne olursa olsun bende seni çok seviyorum. Bu arada kaybettiğim her şeyin binlerce katını geri alabilirim annem sağ olsun 🙂

Tanrı sevdiği kullarına aldığı her şeyin çok daha fazlasını bahşedermiş. Yanlış anlamayın çok dindar biri değilim hatta hiç değilim denilebilir. Fakat merak edenler Hz. Eyüp’ün hikayesini okusunlar veya İsa’nın yeniden dirilişi…

Ve her şeyi biliyorum… Tüm söylenen o sözleri geçmişi her şeyi…

Ne demişler;

”Tanrı, size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.”

Lao Tzu

En büyük intikam hiçbir şey yapmamaktır günü geldiğinde karma kişiye en güzel cezayı verir…

Yazar Hakkında

36 Yaşında İzmir doğumlu İstanbulda yaşıyor Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans ve Okan Üniversitesi Bilgisayar Mühendisi mezunu. ISTKA, ve Huawei Telecominication de Yazılım Geliştirici olarak çalıştıktan sonra, kariyerine Freelancer Yazılımcı olarak devam etti. Şuan kurumsal şirketlere yazılım ve seo danışmanı olarak hizmet veriyor. Lost Ajans ve Alican Design'ın kurucusu, Atölye Noktası'nın kurucu ortağı ayrıca birde artık Kırmızı Koltuk YouTube Kanalı var :)

Benzer yazılar