Ya Kralızdır Ya Piyon!

Şah Mat

Ya Kralızdır Ya Piyon!

Sokrates;

“Evliliğiniz iyi ise mutlu, kötü ise filozof” olursunuz demiş.

Sanırım çok doğru!

Hey Buddy, ufaklık seni bu ay göremeyeceğim, büyük ihtimal önümüzdeki aylarda göremeyeceğim… Biliyorum bu hafta beni görmek istedin belki büyük hayal kırıklığına uğradın gelmediğim için, bir gün gerçekten büyüdüğünde bunu neden yaptığımı anlayacaksın veya neden buna zorlandığımı, artı her gelip gitmem ve her seferinde geri dönmek istememen ve geri dönmemek için direnmen, ağlaman bana daha çok acı veriyor.

En son bu yüzden sana yalan söylemek zorunda kaldım.

“Bende geleceğim oğlum söz veriyorum. Şimdi çık masanın altından vaktimiz doluyor gitmemiz gerek, söz bende geleceğim”

Bu sözleri dediğimde masanın altından çıktın ve seni bıraktığımda arkamı dönerek oradan ayrılmak zorunda kaldım. Bana baktın seninle gelecek miyim diye?

Gelemezdim! Dünyanın sonu olsa gelemezdim inan, bir gün anlayacaksın beni!

Sana ilk kez yalan söyledim ve bana karşı güvenin kırıldı. Belki bana eskisi gibi güvenmeyeceksin bu yüzden.

Ama oğlum sana söz veriyorum. Biz tüm Dünyanın kıskanacağı bir baba oğul olacağız.

Seni seviyorum bunu sakın unutma!

Ya Kralızdır Ya Piyon! Peki neden bu başlığı seçtim?

Bu başlığı seçmemdeki neden Monte Kristo Kontu?

Ne alaka diyeceksiniz?

Çok sevdiğim bir hikayedir. Filmini defalarca izledim. Anlamlı bir hikayedir, en önemlisi de mutlu sonla biter. Haksızlığa uğrayan Edmond Dantes’in hikayesini anlatır. Açıkçası çoğumuzun bildiğini düşünüyorum bu hikâyeyi en kötü filmini izlemişsinizdir.

Edmond Dantes umudunu hiç kaybetmeyen bir adamın hikayesidir. Arkadaşının ona kazık atması yüzünden 13 yılını Şato Diff hapishanesinde geçirir. Özgürlüğünü, kaybeder, aşkını kaybeder ve yıllarca hapisten çıkacağı günü ve intikam alacağı günü düşünür.

Hikâye de anlatılmak istenen ihtiras, aç gözlülük ve intikam gibi sonuçların ne kadar ağır olabileceğidir.

Mondego, Edmond’un yakın arkadaşıdır soyludur fakat sahip oldukları ona yetmez, sadece ailesi ve sevgilisinden başka bir şeyi olmayan Edmond’un hayatını kıskanır, sevgilisini ve mutluluğunu kıskanır ve bunların hepsini kendine ister ve istekleri uğruna arkadaşını Şato Diff’e sürgüne gönderir.

Edmond’u haksız yere vatan haini yapar ve öldü diyerek sevgilisini elde eder.

Kısaca Mondego AÇ GÖZLÜ, İHTİRASLI VE İHTRASLARI İÇİN HER PİSLİĞİ YAPABİLECEK, SU İÇMEK, NEFES ALMAK KADAR KOLAY YALAN söyleyebilen bir adamdır.

Edmond ise rahat bir şekilde kandırılabilecek bir arkadaş…

Hikaye’yi daha fazla anlatmayacağım izlemeyenler kesinlikle kitabını okusun veya filmini izlesinler. Şunu diyebilirim hikâye Şato Diff’e sürgün edilen Edmond’un kaybettiklerini fazlasıyla geri alması ve intikam uğruna neredeyse sevdiklerini kaybedebilecek duruma düşmesine neden oluyor.

Açıkçası hikâyenin sonunda intikamın ne kadar anlamsız, saçma kişiyi hasta eden ve zehirleyen bir duygu olduğunu görüyoruz ve kitap veya film her seferinde bunu bizlere dile getiriyor.

Neyse ki intikam duygusu olmayan biri olarak; bu hasta, zehirleyen duygu yerine önüne bak ve ilerle mottosunda olan biriyim. Düşmanlarınızdan alacağınız en büyük intikam yolunuza devam edip güçlü ve başarılı olmaktan geçer.

Gelelim ne alaka kısmına hikâyede sevdiğim kilit noktalar var.

Örneğin Ya Kralızdır Ya Piyon? Cümlesi…

Edmond ve Mondego arasında satrançtaki kral taşının gidip gelmesi.

Filmin sonunda Edmond, Mondegonun filmin başında ona verdiği satrançtaki kral taşını geri veriyor. Filmin sonundaki bu sahne beni her zaman çok etkilemiştir.

Neden derseniz Filmin başında Edmond saf, güçsüz, dürüst kısaca masumluğu temsil ediyordu. Yaşam tecrübesi Mondego kadar değildi açıkçası bir piyondu ve Mondego ona kral taşını verdi. Şato Diff’te geçirdiği süre ve intikamını alacağı zaman boyunca Edmond bilge, güçlü ve artık masum değildi. Kısaca Edmond’un karakter gelişimi bir piyondan bir krala doğru evirilmesidir.

Edmond kısaca hikâyenin sonunda Fernand Mondego’nun ondan çaldığı her şeyi geri alarak Mondego’nun ona verdiği satrançtaki kral taşını ona bir sandıkta hediye etmiştir.

Kısaca Şah-Mat diyebiliriz.

“KINGS TO YOU, FERNAND”

Şu an artık Kral bende ve umarım bu kralı kullanmak zorunda kalmam!

Hikâyenin sonuna doğru sevdiğim birkaç cümle daha var.

  • What happened your mercy?
  • I’m a count not a saint

İntikam arzusu insanı yiyip bitiren zehirleyen ve hasta eden duygulardan biridir?

Peki buna gerek var mı?

Kazanabilecek miyim? Yoksa daha fazlasını mı kaybedeceğim.

Kimden intikam alacağım? Bu soru çok önemli işte?

Yazar Hakkında

36 Yaşında İzmir doğumlu İstanbulda yaşıyor Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans ve Okan Üniversitesi Bilgisayar Mühendisi mezunu. ISTKA, ve Huawei Telecominication de Yazılım Geliştirici olarak çalıştıktan sonra, kariyerine Freelancer Yazılımcı olarak devam etti. Şuan kurumsal şirketlere yazılım ve seo danışmanı olarak hizmet veriyor. Lost Ajans ve Alican Design'ın kurucusu, Atölye Noktası'nın kurucu ortağı ayrıca birde artık Kırmızı Koltuk YouTube Kanalı var :)

Benzer yazılar